Merhabalar sevgili okurlarım. Türkiye’nin virüsle mücadelesi son verilere göre çok şükür iyiye gidiyor. Son açıklanan verilerde Vefat sayıları 100’ün, Yeni vaka sayıları 2 000’in altına düştü. Bununla beraber İyileşen hasta sayısı her gün 4 000’in üzerinde seyrediyor ve iyileşen hasta sayısı toplam vaka sayısının yarısına ulaşmak üzere. Rabbim tez zamanda bu illetten ülkemizi ve milletimizi kurtarsın. Önceki köşe yazımda da belirttiğim üzere bu süreçte devletimiz gerçekten krizi çok güzel yönetti ve yönetmeye devam ediyor. Ancak belli bir kesim vatandaş devlete yardımcı olmak biryana köstek oldu ve hali hazırda olmaya devam ediyor. Hep dediğim gibi ülkemizde özellikle son yıllarda belirli bir kesimde her şeye ama her şeye muhalif olmak diye bir hastalık türedi ve maalesef geçecek gibide görünmüyor. Ülke olarak zor durumda olduğumuzda hemen ama fakat vb. cümlelerle başlayan muhalif sesler yükselmeye başlıyor. Yeri gelmişken; Son yıllarda siyasi hayatta inanılmaz derecede yalan siyaseti başladı ve dozunu arttırarak devam ediyor ki bu bence çok ama çok tehlikeli bir durum. Gerçi bu yalan ve şov siyasetinin karşılığını belirli kesimlerde görüyorlar ki devam ediyorlar. Aslında burada sorgulamamız gereken siyasiler mi yoksa hemen her yazılan ve söylenene araştırmadan atlayan vatandaşlar mı? Gelelim bu zorlu süreçte muhalefet ve muhaliflere… Maalesef her zorlu zamanda olduğu gibi bu zorlu süreçte de muhalefet tam anlamıyla sınıfta kaldı. Tabi bu benim şahsi ve Ülkesini seven biri olarak görüşüm olup kesinlikle siyasi değildir. Katılan olur veya olmaz oda sizlerin görüşü olacaktır.
Dediğim gibi bu süreçte muhalefet ve muhalifler nasıl yardımcı olabiliriz bakışı yerini nereyi kimi, yapılan güzel şeyleri nasıl karalarızın derdine düştüler. Devlet ülke ekonomisi kilitlenmesin diye mecbur kalmadıkça sokağa çıkma yasağı uygulamıyor, muhalefet neden komple sokağa çıkma yasağı uygulanmıyor diyor. Devlet bedava maske dağıtıyor, muhalefet neden şöyle neden böyle diye eleştirir. (Gerçi bu konuda eksiklik olduğunu kabul ediyorum ve bence eczanelere dağıtım verilmesi de yanlıştı, valilik, kaymakamlıklar ve belediyeler vasıtasıyla ve dahi vefa gruplarıyla da dağıtılabilirdi).
Devlet her gün vaka ve bilgileri şeffaf biçimde paylaşıyor, muhalefet kalkıp sayıları denklem vb. yaparak durumu tiye alıyor. Devlet dünyanın her yerinden ambulans uçakla hem de vatandaşından beş kuruş almadan hasta vatandaşlarını ülkemize tedavi için getiriyor, muhalefet kalkıp yalan yanlış bilgilerle bakanın akrabası vb. söylemlerle bu muhteşem olayları karalamaya çalışıyor. Devlet yaklaşık 60 ülkeye tıbbi malzeme yardımı yapıyor, Muhalefet gurur duyması gerekirken bayrak yok (ki bayrak ve cumhurbaşkanlığı forsu vardı her bir palette) vb. söylemlerle karalamaya devam etti.
Devletin mücadelesini tüm dünya ülkelerinde yaşayanlar takdirle karşılarken, muhalefet Uganda’ya hayranlık söylemine girdi. Valilik İstanbul’da kurallar getirdi; Otobüslere metrolara metrobüslere kişi sınırlaması getirdi, Muhalefet olan başkan otobüs ve tüm toplu taşıma araç sayılarını arttıracağına sefer sayılarını kısıtlayıp insanların üst üste binmesine zemin hazırladı. Böyle durumlarda belediyenin bütçesini düşünmek tek kelimeyle o ilde yaşayanlara yazık etmektir bence.
Camiler, okullar, üniversiteler, işyerleri kapanmış, açık olan işyerlerine ekmek kavgasına gidenler ve kamu görevlileri hariç yaşlısından çocuğuna herkes evine kapanmışken, Milletvekillerinin kalabalık olarak Anıtkabir’i ziyaret etmesi, Yine milletvekilleri ve kodamanların 1 Mayısta taksimde yaptıkları hangi mantıkla izah edilebilir?
Yukarıda yazdıklarım karşılığını göremediğim beklentilerimin ve eleştirilerimin yansımasıdır. Katılan olur olmaz. Muhalefet elbet olacaktır ve olmalıdır ancak böyle zamanlarda ve bu şekilde değil.
Böyle zamanlarda birlik olunur ve dahi olunmalıdır.
Devletin bana göre eksikliklerini de bir sonraki yazımda dile getireceğim.
VELHASIL; Türkiye’de virüs ile mücadelede muhalefet sınıfta kaldı, bu mantıkla kalmaya da devam edecek…
Selam ve Dua ile…