Almanya ve medyası zaten Türkiye, İslam ve Erdoğan düşmanlığıyla biliniyordu. Ancak son aylarda bunun dozunu iyice arttırdılar. Gazete ve dergiler Müslümanlara ve özelliklede Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a inanılmaz hakaretlerini, dozlarını arttırarak devam ettirdiler. Fırat Kalkanı harekatı ve anayasa değişikliğinin referanduma götürülme kararının ardından Türkiye karşıtlıklarının artması son derece düşündürücüdür.
Türkiye karşıtı tüm illegal örgütlere kucak açan, deyim yerindeyse onları kollayan Almanya, Türkiye Cumhuriyeti Bakanlarına, Milletvekillerine toplantı ve panel yapmalarına izin vermiyor. Oysa çok değil daha birkaç ay önce illegal terör örgütlerine polis korumasıyla izin vermişlerdi. Son olarak Hollanda, inanılmaz bir skandala imza attı. Bakanlarımızın yapacakları toplantılara izin vermediler. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız, sayın Fatma Betül Sayan Kaya’nın Türkiye konsolosluğuna girmesine izin vermediler. Saatlerce mahsur bırakıp en temel ihtiyaçlarının karşılanmasına dahi müsaade etmediler. Başka ülkelerdeki Konsolosluklar uluslararası anlaşmalara göre o ülkenin kendi toprakları sayılır. Buna rağmen bakanımızın kendi topraklarına girmesine izin vermediler. Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçelinin talimatı ile teşkilat mensupları ve Hollanda’daki diğer vatansever Türkler, Bakanlarına sahip çıkmak için en demokratik haklarını kullanarak konsolosluğa gittiler. Onlarında üzerlerine at ve köpeklerle saldırdılar. Oysaki o insanlar ne bir taş, ne bir molotof attılar nede bir yere zarar verdiler. Ülkemizde gösteri adı altında yakıp yıkanlara polisimizin müdahalesini endişe olarak gören bir zihniyetin bunları yapması aklın ve mantığın alabileceği bir şey değildi. Türkiye’de yakıp yıkanlara dahi köpekle ve at ile müdahale edilseydi Dünya’da yer yerinden oynardı.
Gelelim neden böyle davrandıklarına. Terör örgütlerinin giyeceklerine, silahlarına ve dahi lojistik desteklerine baktığımızda hep Avrupa çıkıyor karşımıza. Türkiye son yıllarda özelliklede son bir yılda terörle mücadelede inanılmaz ilerleme kaydetti. Son aylarda neredeyse terör olayı yok denecek kadar azaldı bilmem farkında mısınız? PDY(FETÖ) ile darbe girişimi başarılı olamayınca, Suriye (DEAŞ-PYD) ile planlarını uygulamak istediler ancak bu planlarını da “Fırat Kalkanı” bozdu. Artık kullanacakları maşa kalmayınca da bizatihi kendileri içlerindekini gün yüzüne çıkarmaya başladılar.
Empati kurduğumda fazla kızasım gelmiyor aslında. Daha önce her dediklerini yapan el pençe duran bir ülke vardı, şimdi kendi dediğini yapan bir Türkiye var. Daha önce pazarları olan Türkiye şimdi kendi ülkelerini pazar haline getirdi ( İhracatımızın büyük kısmını Avrupa’ya yaptığımızı hatırlatmak isterim). Sattıkları silahları şartlı olarak verdikleri Türkiye, şimdi savunma sanayinin %60’ını kendisi üretiyor üstelik ihraç ediyor olmuş. Daha önce bir manşetle, bir döviz müdahalesiyle Hükümet değiştirdikleri Türkiye, şimdi 10 yıldan fazladır tek parti iktidarıyla (Siyasi görüşümüzden olsun veya olmasın, Tek Parti iktidarları istikrar demektir) yönetilen, tüm müdahalelere rağmen kriz çıkarılamayan bir ülke olmuş. Teknoloji sattıkları 3. sınıf Türkiye, şimdi kendilerine teknoloji satan, çağ atlayan, tüm müdahale ve global olaylara rağmen yıkılmayan bir ekonomiye sahip olan bir ülke. Dünya yapı ve inşaat sektöründe % 60 olan paylarının büyük çoğunluğunu kaptırdıkları ülke Türkiye. 3’ncü Havaalanının tamamlanmasıyla Hava alanı üstünlüklerini de kaptıracakları ülke Türkiye. İstikrarlı ve sürekli büyümesini istemedikleri, İslam alemine hamilik yapmasından korktukları ülke Türkiye. Daha bunun gibi nice sebepler sayabiliriz aslında.
Velhasıl; Bu ülke bizim, Cumhurbaşkanı bizim, Bakanlar bizim. Ülkemizin ilerlemesi biz ve çocuklarımız için inanılmaz önemlidir. Zaman siyasi ve parti bazlı davranma zamanı değildir. Parti üstü tavır ve davranış zamanıdır. Bakanımıza üstelik bayan olan bakanımıza bu yapılanları hep bir ağızdan lanetlemeliyiz. Zamanında Mesut Yılmaz’a yapıldığında nasıl lanetlediysek, şimdide aynı şekilde lanetlemeliyiz. Zira Avrupa kişiler ve hükümet üzerinden ülkemize ayar çekmeye çalışmaktadır, uyanık olmamız lazım.
Son olarak, dağılmaya doğru giden Avrupa Birliği, Müslüman ve Türk Düşmanlığı ekseninde birliğini ve geleceğini korumayı amaçlamaktadır kanaatimce.
“Avrupa neden böyle yapıyor” artık çok açık değil mi?
Ülke, millet ve dahi ümmet olarak birliğimizin daim olması dileğimle…