Merhabalar sevgili okurlarım. Daha öncede bir köşe yazımda değerli köşe yazarı Sema Maraşlı’nın kaleminden bir yazı paylaşmış, ara sıra paylaşmaya devam edeceğimi yazmıştım. İşte yine bana göre bir bayanın elinden çıkmış enteresan bir yazı. Değerli Yazarın köşe yazıları uzun olduğu için bir kısmını aynen alıntı yaptım iyi okumalar… Kadın hakları, diye şımartılan iyice zıvanadan çıkan kadınların, dönüp kendilerine bakmaları lazım “Ben ne kadar kadınım” diye. Ben kadınlığın yumuşaklığını, asaletini, zarafetini, şefkatini ne kadar taşıyorum diye kendilerine bakmalı kadınlar. Odun gibi kadınlar kocalarını beğenmiyor. Otoriter, kontrolcü, dediğim dedik, kadınlıktan yumuşaklıktan, cilveden bi haber, sert erkeksi kadınlar; mutsuzluklarının bütün yükünü erkeklerin üzerine atıyorlar. Oysa “bu adam bu halime rağmen benimle evli kalıyor” diye teşekkür etmeleri minnet duymaları gerekir. “Ben kadınım ben” diye böğüren ve kadın olduğu için her şeyi yapmaya hakkı olduğunu zanneden, erkeklere saldıran, öldüren kadınların haberleri her geçen gün artıyor. Erkekliği şiddet sebebi olarak gösteren feministler, cinsiyet eşitliği politikalarıyla erkekleri yumuşatıp kadınlaştırmaya çalışıyorlar. Erkekler yumuşarsa şiddet bitecekmiş! İyi de sen erkeği yumuşatırken kadını sertleştiriyorsun, kin ve nefretle dolduruyorsun. Şiddet nasıl bitecek? Ayrıca şiddetin bitmesi için erkeğin yumuşaması değil, erkek gibi yaratılışındaki gibi güçlü olması lazım. Çocuk cinayetlerinde ve çocuklara şiddette annelerin sayısı babalardan kat kat fazlayken şiddeti sadece erkeklik üzerinden sorgulamak ne kadar adil? “Dişilere tapıyorlar.” buyruluyor, Nisa suresi 117 de. İşte tam da o günlerdeyiz. İstanbul sözleşmesi, 6284 “kadın beyanı esastır” diye adaleti yerle yeksan eden kadının sözünü ilahmış gibi kesin doğru kabul eden kanunlarla kadınlara tapılıyor. Süresiz nafaka ile erkekler, kadın putuna helva götürmek zorunda bırakılıyor. Çocuklar kadın putunun gönlü olsun diye babadan koparılıyor. İlahlığını ilan eden kadınlar sabah akşam erkeklere küfrediyor. Otoriter anneleri ya da hanımları tarafından güçleri sömürülen ya da her şeyin farkında fakat otoriteye yaranmak isteyen erkekler “İlahımız çok yaşa” diye alkış tutmaktalar. Fakat farkında değiller ki putlar kurbana doymaz, sıra onlara da gelecek. Kısacası bu ülkede hiçbir zaman ataerkil bir sistem olmadı. Ataerkil denilen sistemi hep kadınlar kurdu. Ne çektiysek ve ne çekiyorsak anaerkil sistemden çekiyoruz. Bu 8 Martta başörtülü bazı kadınlar: “Aileniz batsın” diye pankart taşıdılar. Aile batsın ki modern dünyanın eskiye rahmet okutacak ailesiz anaerkil sistemini oluştursunlar. Dualarım o ki “anaerkil sisteminiz batsın” en yakın zamanda. Zaten putlar devrilmeye mahkûmdur. Anaerkil sisteminiz en büyük zararı yine kadınlara veriyor. Kadınlar yorgun, öfkeli, mutsuz ve yalnızlar. İslami bir ataerkil sistem nasip etsin Rabbim. Erkeklerin Kur’an-ı Kerimde bildirildiği gibi ailede kavram olarak adalet ve şefkatle evini idare edeceği, kadının Saliha ve itaatkar olacağı, birbirlerinde sükûnet bulacakları, birbirlerine göz aydınlığı olacakları muhabbet kokan aileler ancak Yaratıcımızın çizdiği çerçevede mümkün olacaktır. Allah’tan razı olmayanların uydurduğu dinden Rabbim bizi uzak etsin. Dininden razı olan kadın ve erkeklere selam olsun.

Selam ve dua ile…