Aslında ilkokul yılları ile ilgili yazacak çok şey var ama belki ileride ara ara yine yazarım. Evet, ilkokul bitmiş, yatılı okul sınavları başlamıştı. Bir çok hemşerim gibi ben ve Köylüm Rafet Akgün’de(Kendisi şu anda Ahlat Halk eğitim merkezi Müdürü, Başarılarının devamını diliyorum) sınavlara girenlerdendik ve ikimizde çok iyi puan alarak yatılı okulu kazandık. Çok mutlu olmuştuk tabiki… Gün geldi çattı, yatılı okula Rahmetli babamla Hacı Usta ile gidip kayıt yaptırdık. Çok tuhaf duygular içindeydim. Düşünsenize, o güne kadar aileyle beraber akraba ziyaretleri dışında köyden hiç çıkmamış, 11-12 yaşlarında bir çocuktum. Anne ve babadan ilk kez ayrı kalacaktım. İçten içe ağladığımı hatırlıyorum. Hele Rahmetli babam Hacı Usta’nın Yatılı okul müdürü, Çok değer verdiğim Saygıdeğer Behlül Azapağası’na(Kendileri şu anda emekli ve Ankara’da yaşıyor rabbim sağlıklı ömürler versin) “Hocam çocuğum size emanet, etide sizin kemiğide” sözünü hiç unutmadım. Ben içten içe kahrolurken birde “Etide sizin kemiğide” lafı inanılmaz ağır gelmişti bana(Günümüzde veliler çocuklarının yanında öğretmenlere maalesef neler yapıyorlar; hakaret, tehdit,iftira, şantaj vb. Sonrada eğitim sistemi bozuk çocuklar düzgün yetişmiyor diyorlarya neyse…).
Evet sanki koca dünyada yapayalnız kalmıştım, tanımadığım insanlar, bilmediğim ortam. Artık soru soracağım, naz yapacağım, ilgisini bekleyeceğim, su isteyeceğim, acıktım diyeceğim annem ve ablalarım yoktu yanımda. Kendi ayaklarımın üstünde kalmayı öğrenecektim. Ömrüm boyunca unutamayacağım yılları, yani yatılı okul yıllarımı yaşayacaktım…