Peki Gerçekten Ahlat’ı sevmek veya Ahlatlı olmak nasıldır veya olmalıdır. En can alıcı soru bu olsa gerek. Ahlat’ta bulunduğum süre içerisinde bir çok konu iletildi bana. Bazı konuları neden köşeme taşımadığım eleştirildi ancak çoğunlukla yazılarımın beğeniyle takip edildiğini duymak beni ziyadesiyle mutlu etti.
Bu yıl ziyaretlerimi Büyüklere yapmam nedeniyle birçok değerli dost ve hemşerilerime uğrayamadım, beni affetsinler.
Bu yaz Geçmiş yıllara nazaran Ahlat’ı daha güzel buldum. Başta Kaymakamlık ve Belediye olmak üzere, AKEV ve diğer Derneklerinde katkılarıyla düzenlenen etkinliklere katılım bu yıl daha da artmıştı. Özellikle Ahlat- Avrasya Kültür Haftası etkinlikleri bu yıl hem katılım hem de programlar açısından muhteşemdi. Tüm bunlarda katkısı olan ve geçtiğimiz hafta veda eden, önceki hafta köşe yazımı ayırdığım Kaymakamımız sayın Bülent Tekbıyıkoğlu’na tekrar teşekkür ediyor ve yeni görevinde başarılar diliyorum.
Bu etkinliklerden sonuncusu olan, Ahlat Stadında yapılan ve TRT AVAZ’dan canlı yayınlanan konserde enteresan bir diyaloğum oldu.
Tüm hemşerilerim gibi bizde ailecek ve yeğenlerimi de alarak stada gittik. Biraz geç geldiğimiz için hemen her yer dolmuştu. Tabi biraz tanındığım için hanım baya beklemek zorunda kaldı. Zira her selam verene 2 dakika ayırmak bile baya zaman alıyordu. Nihayetinde tribün tarafında en üstlerde boş yer gördük ve oraya yöneldik. Tabi yukarı doğru çıkarken de tanıdıklarla selamlaşıp hal hatır sorduk. Oturduktan sonra yanıma Lise 3’e gittiğini söyleyen bir genç geldi oturdu. Bizim Ahlat’ta gelenek vardır, Ahlat dışında yaşayanlara genellikle “Hocam” diye hitap eder Ahlat’ta yaşayanlar. Genç; “Hocam siz dışarıdan geldiniz galiba nerde yaşıyorsunuz? Yazlıkçı mısınız?” dedi, başladık delikanlıyla muhabbete…
Kendisinin Lise 3’e gittiğini yaz aylarından tarlalarda çalıştığını bu yıl 4. sınıfa geçtiğini ve okuyup bizler gibi meslek sahibi olmak istediği anlattı. Bende klasik soru olan; Ne olmak istiyorsun dediğimde “Tıp veya Hukuk okumak istiyorum” dedi. Kendimce bazı nasihatlerde bulundum delikanlıya.
Şimdi diyeceksiniz ki bu sıradan bir diyalog, neresi enteresan? Enteresan olan diyalog içerisinde geçen “Yazlıkçı” kelimesi idi benim için. Aslında kelime anlamı tatilini bir yerde geçiren kişidir. Ancak burada, herhangi bir yerde değil, doğup büyüdüğümüz bir yerde olmak bu kelimeyi anlamsız kılıyordu bana. Delikanlıya da bu kelimenin doğru olmadığını izah ettim ve kullanmamasını tavsiye ettim. Dedim ki; Bak paşam, sen burada doğdun büyüdün ve okuyorsun değil mi? Okulun bitince de bir üniversite okuyacaksın, mesleğin olacak ve cennet vatanımızın herhangi bir ilinde göreve başlayacaksın. Sonra yaz ayında buraya geldiğinde sana yazlıkçı diyecekler, hoşuna gider mi dedim, “Hayır” dedi. Burada doğup büyümüşsün, evin burada, baba ocağın burada, kardeşlerin burada, akrabaların burada, arkadaş ve dostların burada. Ve sen buraya yazın tatile geldiğinde de sana yazlıkçı diyecekler. Bu cümlelerin üzerine haklısın abi diyerek kafasını öne eğdi. Ben Yazlıkçı kelimesini kabul etmiyorum, Kendimi Ahlat Sevdalısı ve Ahlat Gönüllüsü olarak görüyorum dedim. Ahlat’ta yaşayıp da Ahlat’a zerre katkısı olmayanlar benden daha çok Ahlatlı olamazlar dedim. Ahlat’ı tanıtmak, Ahlatlıya katkı sunmak daha önemlidir bana göre dedim. Bunun içinde malumunuz üzere Sanal alemde (Facebook-İnstagram vb.) canlı yayınlarla, fotoğraflarla Ahlat’ımızın tanıtımına katkı sunmaya çalışmaktayım kendimce dedim, muhabbet böylece sona erdi.
Gerçekten de sadece Ahlat’ta yaşamak mıdır önemli olan yoksa Ahlat’ı yaşamak mıdır her yerde ve her daim. Bu sorunun cevabını artık herkes kendisi versin.
Her yerin bir tarih, Her metren sevda,
Parlayan yıldızsın Doğu Anadolu'da
Cevizin, kayısın, Ahlat taşın, bastonunla,
Görülmeye değer bir yersin Ahlat.
(Barış Hayrettin Bilgiç)
Selam ve Dua ile…