“Hiç bilmediği büyük bir şehrin otogarında kalabalığın içinde yapayalnız kalmıştı.”

Adana Otogarında öylece dolaşıp durdu. Ne yapacağını bilemiyordu. Karnı açtı, yatacak yeride yoktu bensiz adamın. Saat gece yarısı olmuş, yatacak bir yer aramaya koyulmuştu şaşkınlık ve ümitsizlikle. Biraz dolaştıktan sonra, otogarın bir köşesinde yıkık virane bir yapı gördü. Hızla metruk yapıya doğru yol aldı.

Üstü yıkık, kenar duvarları olan, pencerelerde sadece çerçeveleri olup camların olmadığı bir yerdi burası. Etrafına bakınmaya başladı. İçerisi çöp ve eski hurdalarla doluydu. Tam orta yerinde kartonlar yerlere serilmişti. Belliki burada geceleri bir veya birkaç kimsesiz yaşıyordu. O an daha fazla düşünmeden çaresizlik içinde uzandı kartonların üstüne. Yaradanına sığınıp kapattı gözlerini ve daldı uykuya.

Sabahın ilk güneşi yüzüne vurunca irkilerek uyandı. Bir baktıki saçı sakalı birbirine karışmış yaşlı bir adam yarım metre uzağında yatıyor. Dahada telaşlanarak toparlandı ve bağdaş kurup adamı izlemeye başladı. Yüzü üstü başı pislik içindeki yaşlı adamı seyrederken içine ümitsizlikler düşmeye başladı. İlerideki halim böylemi olacak diye düşünmeye başlamıştı bensiz adam.

Dalgınlık süresinde baya zaman geçmişti ve derken yaşlı adamda uyandı. Bensiz adam korkarak bakıyordu yaşlı adama. Ancak yaşlı adam yıllardır sokaklarda yaşayan ve halden anlayan biriydi. Korkma delikanlı bizden birbirimize zarar gelmez, çok temiz ve çok gençsin  neden sokaktasın diye sordu. Bensiz adam donup kalmış ne cevap vereceğini dahi bilememişti. Derken yaşlı adam devam etti; Anlaşılan sende sokakların adamı olacaksın. Sana tavsiyem insanların yüzüne bak, kendilerini belli ederler ve asla kimseye güvenme dedi. Bir yerde sabit durma gez dolaş, bir yerlerden mutlaka yiyecek içecek ve para bulursun dedi. Gözlerinde ümitsizlik görüyorum, benim gibi yaşlı değilsin iş bulup çalışabilirsin, sakın pes etme mücadele et diye nasihatlerde bulundu.

Yaşadığı şoku atlatamayan bensiz adam hiç cevap veremeden kafasını teşekkür babında sallayarak ayrıldı o köhne yerden. Etrafta dolaşmaya başladı. Aşırı onurlu olan bensiz adam bir türlü kimseden para vb hiçbir şey isteyemiyordu. Adana çok sıcaktı, dolaşırken ter içinde kalmış ve hala karnını doyuramamıştı. Biran cesaret edip yazıhanelere iş için başvurmak aklına geldi ancak sürekli hareket halindeki bir ortam olduğundan, kendisinin kaçırılacağını düşünerek giremedi yazıhanelere. Saatlerce dolaşıp durdu koca otogarda amaçsızca.

Hiç yaşamadığı anlardı bunlar. Saatler geçtikçe ümitleri de azalıyordu. Birden aklına kaldığı harabedeki yaşlı adamın sözü geldi ve otogarın dışına doğru nereye gittiğini bilmeden yürümeye başladı. Saatlerce etrafa meraklı bakışlarla yürüdü. En sonunda birden değişik bir şey gördü. Gördüğü şey; yolu ikiye ayıran kocaman bir saatti. Sonra öğreneceği üzere o saat KÜÇÜK SAAT diye adlandırılan şeydi. Ve ileride hayatını değiştirecek yerlerden birisi olacaktı.

Yürümeye devam ederken bir iki dükkana uğramış iş var mı diye sormuştu. Ancak hayır cevapları almış, hatta birinden itilerek dışarı atılmıştı. Bu duyguları hiç yaşamamıştı bensiz adam. Gittiği her yerde kendini sevdiren, sevgi gören ve daha 16 yaşında olan birisiydi. Bu tepkiler kalbini parçalıyor, gözlerinden yaşlar döküyor, ümitlerini dahada kırıyordu. Biraz daha Yürüdüğünde ihtiyaç için bir cami ye gitti. Tuvaletin aynasına baktığında şok oldu. Zira yüzü gözü siyahlaşmış, saçları lekelenmiş ve dağılmış, pantolonu ve gömleğide lekelenmişti. Meğer yattığı kartonda yanmış motor yağı varmış. Gün içinde sıcakta yürürken elleriyle terine silerken yüzünü, gözünü, üstünü başını da yağ yapmıştı. Çok utandı! Yıkamaya çalıştı ama tam olarak temizleyemedi yüzünü. Pantolon ve gömleğinide temizlemek için uğraştıkça lekeleri dahada yaymıştı. O kadar çok acıkmıştı ki bolca su içti caminin lavabosundan.

Tekrar dışarı çıkıp dolaşmaya başladı. Bir fırın gördü o müthiş kokuyu içine çekerek girdi içeriye ve iş varmı diye sordu. Fırın sahibi iş yok deyip bir ekmek ve 10.00 TL para uzattı. Bensiz adam duruma tepki gösterip; Ben dilenci değilim iş verin karın tokluğuna da olsa çalışırım. Hatta karnımı doyuracak kadar çalışayım bana öyle ekmek veya yemek ısmarlayın dedi. Dalgamı geçiyorsun diyerek birkaç tane hafif darbe ve itelemeyle dükkânın dışına iteledi içlerinden biri. Kaldırıma düşüvermişti bensiz adam. Derken Tırnakları ojeli bir el uzandı kendisine, kafayı kaldırdığında gayet bakımlı dizlerine kadar etekli saçları yapılı çok tatlı 25 li yaşlarda bir bayan olduğunu gördü ve donup kaldı….

Devam edecek….

Selam ve Dua ile

Nevzat ERTEKİNOĞLU

Yazar – Mali Müşavir - Bilirkişi

[email protected]