Kalkışmadan hemen sonra kaleme aldığım yazıda dediğim gibi bunun sadece FETÖ/PDY’nin işi olmadığı da netleşiyor. Egemen devletlerden bazılarının da en azından istihbarat birimlerinin bu işin içinde olduğu aşikar. Bakın 19 gün oldu hala ne ABD nede Avrupa Birliğinden hatırı sayılır daha türkçesi adam gibi bir kınama ve destek mesajı gelmedi. Hiçbir devlet yetkilisi Türkiye’nin yanında olduğu mesajı vermek için ziyarette bulunmadı, ne kadar acı değil mi? Oysa Fransa’da terör olayından sonra neredeyse tüm ülke başkanları Fransa’ya gitmiş ve topluca yürüyüş yapmışlardı.
Demek ki neymiş? Bizim bizden başka dostumuz yok bunu da iyice anlamamız gerek artık.
Evet hain kalkışmanın üzerinden 19 gün geçti ama yaralar tazeliğini koruyor. Önceki iki yazımda biraz bahsetmiştim. Detaylar ortaya çıkınca insanın kanı donuyor. Bu ne gözü dönmüşlüktür ve bir kula bu ne bağlılıktır hala anlayabilmiş değilim. Düşünsenize, ömrünüz boyunca gelebileceğiniz en üst makama gelmiş ve general olmuşsunuz. Şanlı, şerefli bir emeklilik yaşamak varken, çocuklarına Paşa Çocuğu, torunlarına Paşa torunu dedirtmek varken ne olduğu belli olmayan bir kul için, hainin çoçuğu ve torunu dedirmek hangi akla ve mantığa uyar. Kendini düşünmediysen çoluğunu çocuğunu damı hiç düşünmedin be adam, nasıl bir miras bıraktın onlara?
Bu kalkışmaya, sayıları fazla olmasa da önceleri içten içe son günlerde aşikar olarak bahaneler uydurma gayretine girenler var. Bende diyorumki; Bir tane geçerli sebep söyleyin bana (her ne sebeple olursa olsun darbeyi desteklemek kesinlikle yanlıştır); ekmek kuyruklarımı var, yollar felaketmi, sağlık hizmetleri çok mu kötü, ilaç almak için günlerce kuyrukta mı bekliyorsun, her şeye bir gecede % 500 hatta % 1000 zammı geliyor, teknolojik alyapı çok mu kötü, milli savunmada %100 dışamı bağımlıyız, özgürlükler çok mu kısıtlı, çöpler aylarca alınmıyor mu, ülkene hiç yatırım yapılmıyor mu, % 10 lardan fazla ekonomik küçülmemi var? Bu sorular arttıkça artar. Tabi onlarda biliyor öyle olmadığını ama sırf Erdoğan düşmanlığından ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Erdoğan’ı kimse sevmek zorunda değil ama yaptıklarımızın sonunun nereye gideceğini de iyi hesaplamamız gerekir.
Bu siyasettir, Erdoğan bu gün var yarın yok. Demokrasilerde nefret, kin, rakibim yok olsunda ne olursa olsun mantığı olmaz. Eğer rakibini yenmek istiyorsan; çalışacaksın, halkın gönlünü alacaksın, proje üreteceksin, ülke menfaati söz konusu ise parti üstü siyaset yapacaksın, güven vereceksin, samimi olacaksın, umut olacaksın ki halk seni seçsin. En önemlisi de halkın tercihine saygı göstereceksin.
Zaten bu Dünya’da herkes önce aynaya baksa cennet olurdu bu hayat…
Geçen yazımda dikkatli olunmalı demiştim. Yine haklı çıktım, sohbet ettiğim bir kurumun Müdürü; “Başkan her gün onlarca telefon geliyordu, şu fetöcü bu fetöcü diye. Araştırıyoruz adamın veya bayanın bu çeteyle hiç alakası yok. Baktık ki işin içinden çıkılmıyor, bizde yazılı dilekçe verin dedik ihbarlar azalmaya başladı” dedi. Özenli ve dikkatli davranmaya devam edilmeli….
Herkesin kendine göre doğruları vardır, bende kendimce doğru bildiğimi konuşur ve yazarım, beğenende olacaktır beğenmeyende. Bu ülkede cumhurbaşkanımız, sokağı terketmeyin diyorsa elbet bir bildiği vardır. Ancak son zamanlarda bu nöbet olayı da insanlarda rahatsızık uyandırmaya başladı. Eğlence programı gibi sanatçı veya ünlüler getirmek, sabaha kadar aşırı gürültü yapıp işe gidecek insanların uykusunu engellemek doğru değildir. Nasıl ki gezi olaylarında gece gürültü yapanlardan rahatsız olduysak, bu gürültünün de başkalarını rahatsız edeceğini bilip ona göre nöbet tutulmalı. Senden olmayanı uzaklaştırmayacaksın, hele böyle tamda her siyasi görüşün birleşme ortamında çok daha dikkatli olunmalı.
Bu vesile ile tekrar Türkiye’mize geçmiş olsun, rabbim bir daha böyle şeyler yaşatmasın diyorum.
Gerçi bizde “Kurdoğlu” bitmez ama…
Vatanla ilgili bir şey yapılıyorsa, kimin yaptığı veya kime yapıldığı önemli değildir. Yapılan ve doğuracağı sonuçlar önemlidir.
Huzurla kalın, saygılarımla..