Peygamberler zincirinin son halkası, kâinatın efendisi Hz. Muhammed (s.a.s) milattan sonra 571 yılında Rebiü’l-Evvel ayının 11. Gününü 12. Güne bağlayan gecesinde miladi takvime göre 20 Nisan pazartesi sabahına karşı Mekke’nin Haşimoğulları mahallesindeki babasından miras kalan evde dünyayı şereflendirdi. Babası Abdulmuttalip’in oğlu Abdullah, annesi ise Vehbe’nin kızı Âmine Hatundur. O, daha dünya’ya gelmeden babasını,  6 yaşında iken de annesini kaybetmişti.

              14 asır evvel böyle bir gecede İnsanlık için hidayet rehberi, fazilet güneşi olarak gönderilen Hz Muhammed (SAS)’in doğduğu gece olan Rebiü’l-evvel ayının 12. Gecesi, asırlardır “Mevlid kandili” olarak kutlanılmaktadır. Miladi takvime göre 20 Nisan’a isabet eden bu kutlu doğum, ülkemizde 1989 yılından beri 14- 20 Nisan tarihleri arası kutlu doğum haftası olarak kutlanılmaktadır.

             HZ. Peygamberin doğumu ve insanlığı şirk ve putperestlik bataklığından aydınlığa çıkartmakla görevlendirilmesi, yüce Allah’ın insanlar için en büyük lütfüdür.  Bunun farkında olmak ise Müslümanlığın gereğidir. O halde onu daha çok tanımaya çalışmak, onun getirdiklerine sahip çıkmak, onun yaşadıklarını yaşamak, onun ahlakıyla ahlaklanmak için onun doğduğu tarih fırsat bilinmelidir.

             Onun doğduğu tarihte mevlit okutmakla beraber ona olan sevgimizi ve bağlılığımızı da yeniden gözden geçirmeliyiz. Bizim için, insanlık için gönderildiğini fark etmeliyiz. Zira Kur’an-ı Kerimde:“ And olsun ki, Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe Kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”  (Ahzap,33/21)    buyrularak bunun farkında olmanın önemine işaret edilir.

             Bilinmelidir ki, düşmanlıkları dostluklara dönüştürmek için gelen Hz. Muhammed (SAS), geldiği dönemde insanlık onun getirdiği o evrensel mesajlara ne kadar ihtiyaç duymuşsa günümüzde de bütün dünya onun getirdiği o yüce mesajlara muhtaçtır. Onun için onu candan daha çok sevmek ve daha çok tanımak gerekir.        

             İnsanların birbirinden kin ve nefretle uzaklaştığı, aile kurumunun yok olmaya doğru gittiği,     anne- baba sözünün dinlenilmediği, kadına şiddetin gittikçe artığı, boşanmaların çoğaldığı,  aile içi şiddetin,       geçimsizliğin hızla artış gösterdiği, cinayetlerin çoğaldığı, samimiyetsizliğin had safhaya çıktığı, gıybet, dedikodu, iftira, fuhuş, vesaire kötü ahlakların çoğaldığı gönümüzde peygamberin örnek ahlakına, onun insan sevgisi anlayışına, hoşgörüsüne her zamandan daha çok muhtaç olduğumuzu anlayabilmemiz için onu iyi tanımamız gerekiyor.

            Unutulmamalıdır ki, Hz Peygamber (sas)’i sevmek ve tanımak için onun sünnetini, yüce ahlakını, insanlık ve merhametini,  adaletini, sabır ve sebatını, fazilet ve cesaretini yaşamakla mümkündür.

            Sevgili peygamberimizi iyi anladığımız ve tanıdığımız zaman onun gibi ideal bir aile reisi, onun gibi ideal bir eş, iyi bir komşu iyi bir arkadaş, uyumlu bir vatandaş olabilmenin yolunu da öğrenmiş oluruz.

        Kutlu Peygamber Hz. Muhammed (sas) efendimizin kutlu doğumu münasebetiyle, onun getirdiği evrensel öğretileri insanlara doğru bir şekilde anlatmak,  insanların kalbinde var olan sevgisini daha canlı tutmak ve bir hoşgörü ortamını oluşturmak adına onu iyi anlamalı ve tanımalıyız.    Onun sünnetini ihya ederek onu hatırlamalıyız.    Hayatını,   örnek yaşayışını, üstün ahlakını çok okumalı, çocuklarımıza anlatmalı ve yaşamalıyız.

              Bu yıl ana teması “Hz. Peygamber, Din ve Samimiyet” olan kutlu doğum haftasını kutlarken bu anlayış ve düşünce ile kutlamaya çalışalım.  Öncelikle her kes Allaha karşı, peygambere karşı ve insanlara karşı ne kadar samimi olduğunu gözden geçirmelidir. Zira her kesin dindarlığı samimiyeti kadardır. O halde peygamberin sünnetinden hayat bularak yaşayan her Müslüman samimi olmak zorundadır.

              Müslüman’ın kalbinde düşmanlık, kin, nefret, haset olmamalıdır.  Zira  ümmeti olmak için can attığımız peygamber bütün hayatı boyunca hiç kimseye düşman olmamıştır. Çünkü o, kimseye düşman güzüyle bakmamıştır. Kimseye karşı kin beslememiştir. Ona eziyet eden, onunla savaşan, hatta doğduğu toprakları terk etmesine sebep olanlara bile düşman gözüyle, kin ve nefretle bakmamıştır.  O halde onun dünyayı şereflendirmesinin yıldönümünde içindeki kin ve nefreti söküp atanlar onun sünnetinden hayat bulanlardır. Ne mutlu bu yolda samimi olanlara...

            Bu duygu ve düşüncelerle, kutlu doğum haftasının bütün insanlığa huzur getirmesini Yüce Mevlâ’dan niyaz ederim.

 

Zahit DEMİREL

Ahlat Müftüsü