Merhaba sevgili okurlarım.

 Bu hafta Öğretmenler gününe denk gelmesi nedeniyle, öğretmenlerimizle ilgili yazayım istedim.

Evet bizler; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” ve İlk emri “oku” olan bir inancın temsilcileriyiz. Aynı şekilde “İlim ÇİN’ de de olsa gidip alınız” diyen bir Peygamberin (S.A.V) ümmetiyiz.

Bizim kültür ve inancımızda okumak ve okutan ayrı bir yere ve dahi değere sahiptir.  Her ne kadar Zaman geçtikçe eğitimciye olan saygı azalmaya doğal olarak ta yetişen nesillerde bozulmaya başlamış olsa da.

Büyüklerimiz anlatırlardı hep, eğitimciye, muallime ve hocaya karşı nasıl saygılı davranıldığını.

İlkokul ve orta okul yıllarımda bizler öğretmenlerimize bırakın karşı gelmeyi, hakaret etmeyi, bize kızdıklarında saygıdan yüzlerine bile bakamaz, başımızı önümüze eğerdik. Şimdi düşünüyorum da neden bu kadar saygılıydık biz öğretmelerimize karşı.  Büyüklerimiz sayesindeydi elbette. Hatırlıyorum koca çınarlar (70-80 yaşında insanlar), bir öğretmen geldiğinde ayağa kalkarlardı. Rahmetli babam okula geldiğinde öğretmenlerin yanına gelirken ceketinin önünü iliklerdi. Evladı belki de torunu yaşındaki öğretmenlere neden yaparlardı bunu acaba diye sorardım çocukken. Şimdi daha iyi anlıyorum ki saygıdanmış.

Evet, büyükler çocuklarının yanında böylesine saygılı davrandıkları için, biz öğrencilerde öğretmenlerimize karşı saygılı oluyorduk. Şimdiki veliler ise en ufak bir durumda öğrencinin yanında öğretmenlere çıkışıyorlar ve dahi hakaret ediyorlar. Öğrencide velisinin bu davranışları karşısında öğretmenlere saygısız davranıyor doğal olarak. Sadece bir örnek vermek istiyorum; Tesadüfen şahit oldum, bir veli sınıf öğretmenini şikayet ediyor hemde çocuğunun yanında,  Ne diyor biliyor musunuz; “ Bu gün öğretmen benim çocuğuma gülümsememiş ve benim çocuğumun psikolojisi bozuldu” diyor, gerisini sen düşün.

Diyeceksiniz ki, öğretmenlerde yanlış yapanlar yok mu? Elbette vardır. Özellikle geçmiş yıllarda öğretmenlik puanlarını aşırı düşük tutulmuş ve tabir yerindeyse, hiç bir şey olamazsam öğretmen olurum mantığı yerleşmişti kafalara. Gerçekten de vatana, millete faydalı bireyler yetiştireyim düşüncesinde olan idealist öğretmenlerimizin de sayısı azalıyor.  Hoşgörü aşılaması gereken bazı öğretmenler siyasi nedenlerle tartışmaya dahi giriyorlar. Öğretmenliği bir idol değil de geçim kaynağı olarak gören öğretmenlerinde bir an önce mesleğine yakışır biçimde davranmalarını bekliyoruz.

Neticede birkaç olumsuz örneğe bakarak tüme varım yapmamız doğru olmaz.

Öğrencilerimizden dört dörtlük olanları ayrıca tebrik ediyorum. Ama maalesef onların sayısı da hızla azalmakta. Benim burada dile getirdiklerim kendi gözlemlerimdir. Okullara gidiyorum, bizim zamanımızla kıyaslama yaptığımda, inanılmaz bir disiplinsizlik, absürük hareketler ve konuşmalar. Özellikle kız çocuklarındaki küfürler ve hareketler beni şoke ediyor. Hemen de aklıma veliler geliyor tabii, onlar öğretmenlere saygılı olsalar, çocukları da saygılı olacaklardır diyorum kendi kendime.

Ayrıca, ekonomik olarak ta öğretmenlerimizin durumunu iyileştirmemiz gerekli. Nasıl geçineceğim diye düşünmeden, nasıl daha fazla faydalı olabilirim düşüncesine sevk etmeliyiz onları. Okulları siyasi görüşlerden ve baskılardan uzak tutarak, eğitime ve liyakate önem vermeliyiz.

Geçenlerde, bir okurum mail atmış, sevgili başkan hep eleştiri yapıyorsun diye. Evet bir yazar gördüğü eksiklikleri dile getirerek ve kendi görüşlerini yazarak gündem yaratmaya ve o konuya dikkat çekmeye çalışır, içinden geçenleri kaleme alır, İnsanlar beğensinler diye değil.

Dört kardeşi eğitici olan biriyim ve bende Yaklaşık 7 yıl öğretmenlik yaptım. Bana göre en değerli, en kutsal ve en saygın mesleklerden biridir öğretmenlik. Onlara hak ettikleri saygıyı göstermeliyiz.

Hak eden Tüm öğretmenlerimizin Önünde ceketimi ilikliyor ve saygıyla eğiliyorum.

Bu vesile ile başta abilerim ve kardeşlerim olmak üzere Tüm Değerli Öğretmenlerimizin Gününü kutluyor, saygılarımı sunuyorum.

 

“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.” (Atatürk)

 

Selam ve dua ile…