Merhabalar sevgili okurlarım. Geçtiğimiz hafta seçimler nedeniyle yazamadım. Öncelikle seçim sonuçlarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Maalesef geçtiğimiz günlerde 8 yaşındaki Melek Eylül cennete uğurlandı. Pislik yaratık 8 yaşındaki Meleği önce iğfal etmiş, öldürdükten sonrada bir direğin altına gömmüş. Tüm sosyal medya bu olay üzerine haklı olarak ayaklandı. Hep bir ağızdan İDAM çığlıkları yükselmeye başladı. Buradan tekrar Eylül meleğe rahmet diliyor, bunu yapan yaratığı lanetliyorum. Bir anne, iş yaparken bile sırf karnını doyursun diye çocuğunu komşusuna gönül rahatlığıyla gönderebiliyorken, bu gün yanından ayırmaya korkar oldu. Bizim burada bu olay ve olaylardan çıkarmamız gereken çok dersler var. Öncelikle neden böyle oldu? Son yıllarda neden bu kadar insanlıktan uzaklaşıldı? Bunları sorgulamamız lazım. 90 yıllardan bu yana insani ve ahlaki erozyon başladı. Çaktırmadan, yavaş yavaş manevi değerlerimizden uzaklaştırılmaya başlandık. Televizyonlar özelleşip, internet kullanımı çoğaldıkça artmaya başladı ahlaki erozyon. Bu gün özellikle büyük şehirlerde, insanların yetişme, insana ve hayata bakışlarında Televizyonların, internetin ve çevrenin etkisi inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Bir üstadım; “Normal olmayan şeyler sürekli dile getirilir ve yapılırsa o şeyler artık normalmiş gibi gelir” derdi. Gerçektende öyle maalesef. Türkiye’de inanılmaz tutulan dizilere bir bakalım. Dizinin birinde Kadın tecavüze uğruyor, sonrasında tecavüzcüsü ile uğrayan kişinin aşkı konu ediliyor. Diğer bir dizide, yeğen amcasını hanımına aşık oluyor ve onunla yaşadığı aşk dizinin konusunu oluşturuyor. Bir başka dizide, bir kız kardeş diğer kız kardeşin eşiyle aşk yaşıyor ve sonra onunla evleniyor, ve daha neler neler…. Çoğunuz az çok dizileri hatırlamıştır. Burada ayrıca irdelenmesi gereken, bu dizilerin reyting rekorları kırması ve uzun süre yayında kalmasıdır. Magazin programı adı altında kim kiminle ne yapmış vb. bir sürü abuk subuk şeyler. Şimdi herkesin şapkasını önüne alıp düşünmesi gerektiği kanaatindeyim. Öyle bir hale geldik ki çok anormal şeyleri bile normal bir şeymiş gibi izliyoruz televizyonlarda. On binlerce masum çeşitli yerlerde hunharca öldürülürken ilk izlemelerimizde içimizden ah çekerek izlerken, zamanla normal bir şeymiş gibi izlemiyormuyuz bir düşünelim. Gelenek görenekleri yeni yetişen nesillere anlatmaz olduk. Edep ve terbiyeyi çocuklarımıza veremez olduk 90’lardan bu yana. Eskiden bir laf vardı; “Allahtan korkmak, kuldan utanmak” diye, artık Allah’tan korkulmaz, kuldan da utanmaz bir toplum olduk. Ebeveynlerdeki evlat yetiştirme şekilleri de değişti. Eskiden bir ebeveyn absürük bir durum karşısında evlatlarını uyarırken, bu gün çocuğum özgürdür ona karışamazsınız deme durumuna geldi maalesef. Sorunların kaynağını iyi irdeleyip ona göre başta eğitim olmak üzere çeşitli projeler geliştirilmelidir. Manevi ve insani eğitime öncelik verilmelidir. Cezaların artırılması insani ve bu tarz suçlar için caydırıcı olabilir belki, ancak sorunları kökten çözmeyecektir. Tecavüz, çocuk istismarı (Burada ifadeye dayalı tacizi ayırıyorum zira 15 yaş ve üstünde iftiralarda olabiliyor) ve devlete karşı işlenen suçlarda İDAM cezasını bende onaylıyorum. Ancak idam cezasının geri gelmesi kolay kolay beklenmemeli. Avrupa birliği ile yapılan bir anlaşma var ve bundan dönmekte o kadar kolay değil. Velhasıl sadece Türkiye’de değil tüm dünyada başka bir ifadeyle tüm insanlarda her alanda inanılmaz insani ve Ahlaki Erozyon yaşanıyor, Allah sonumuzu hayreylesin. Halktaki her türlü insani ve ahlaki çöküşü durdurmanın yolu; aile müessesini yeniden tesis etmekten, gelenek- görenekleri ve manevi duyguları yeni nesile aktarmaktan geçer.
Selam ve Dua ile