Öncelikle, telefon açarak, sms atarak, whatsapp’tan ve messenger’dan mesaj atarak yazılarımı beğeniyle bir roman-hikaye havasında okumaya devam ettiğini belirtip tebrik eden değerli okurlarıma çok teşekkür ederek başlamak istedim…
Bu arada özellikle isimlerden bahsediyorum. Her kes kendinden bir şeyler bulsun istiyorum yazılarımda (Bu konuda okurlarımdan olumlu tepkiler alıyorum). Bu şekilde yazılarım içinde isimler kullanmaya da devam edeceğim.
Bayramın 3. gününden sonra Ahlat merkezde ki TOKİ’ye geçmiştik. Değerli abim Mehmet Ertekinoğlu ile birlikte çarşıya gidip kahvelerde çay ve muhabbet edelim dedik. İlk olarak Yukarı Çarşıda Eski Belediye çay bahçesinde çay içmeye karar verdik.
Kızıldere (Otogardan) Yukarı Çarşıya oğru yürürken abartılı olmasın neredeyse her üç kişiden biri “Merhaba Nevzat Ertekinoğlu bey nasılsınız?” diye yanımıza geliyordu. Burada dikkatimi çeken, Nevzat Bey değil de soyadımla birlikte hitap edilmesiydi. Muhabbete başlayınca; “Ben sizin facebook- tan arkadaşınızım beni tanıdınız mı?” soruları soruluyordu hep. Bende daha önce tanımış olmasam da nezaketen bazılarına evet demek zorunda kalıyordum. Zira facebookta 2.500 civarında Arkadaşım vardı ve hepsini tanımam mümkün değildi. Muhabbet esnasında bana “Maşallahınız var çok aktifsiniz nette. Falanca gün falanca yerde, falanca zamanda şuradaydınız” denildiğinde çok şaşırıyordum. Zira bunu söyleyenlerin dörtte üçünün hiçbir paylaşımımı beğendiğini görmemiştim. Ama ben sizin paylaşımlarımı beğendiğinizi görmedim dediğimde hep; “Biz beğeniye basmamış olabiliriz ama takip ediyoruz” cevabını aldım. O zaman anladım ki nette takip edenlerin sayısı beğenenlerden çok ama çok fazla imiş. Beğeni butonuna basmak zor tabi :-)
Tabi muhabbetler arasında, buyurun bizim eve de Çat Kapı Yapın da diyorlardı.
Neyse… Çay bahçesine geçip çayları içmeye başlayınca isimlerini hatırlamadığım Mehmet abimin arkadaşları geldiler, çay ve muhabbet çok güzeldi. Oradan kalkıp Ahlat’ın sevilen esnaflarından Abbas Gül (Esnaf, Baba Dostu, Rahmetli Cennet Mekan Hacı Hasan Gül’ün yeri) beyin dükkanının önünde oturduk. Akrabamız köylümüz uzun zamandır görmediğim Veysi Bahar abim, eniştem Servet Gül ve ismini hatırlamadığım birkaç abimde masamıza teşvik ettiler. Tam karşıdaki çay ocağından Ercan Kırmızıkaya kardeşime çay işareti yaptım. Çaylar geldi gırgır şamata, samimiyetle dolu bir muhabbetten sonra, Ayber Ticaret’e Mesut Ayber Abimizin dükkânına geçip hem ziyaret hem de ticaretimizi yaptık.
Yazılarımı, Ahlatlı olmayan dostlarımın da okuduğunu bildiğim için anlatayım; Ahlatta kahve dediğimiz çay ocakları cadde üzerinde oyun falan oynanmayan küçük oturaklar ve sehpalarla dolu olan muhabbet alanlarıdır. Her 4 -5 dükkandan biri çay ocağıdır. Çünkü Ahlatta dostla oturup çay içerek sohbet yaygın bir gelenektir.
Daha sonra köylümüz, değerli Büyüğüm Mehmet abimin çocukluk ve okul arkadaşı, Ergezen İlköğretim Okulu Müdürü, Kadir Bildirici abimizi okulda ziyaret ederek hasbihal yaptık.
Daha Sonra evdekileri de alıp, Aşağı Çarşıdaki Kampinge çay içmeye gittik. Gerçekten Ahlat gibi yerde çok güzel bir mekan olmuş. Denize (Van Gölüne) sıfır, Yeşillik ve ağaçlarla iç içe muhteşem bir mekân. Serinde olsa mis gibi havada, deniz kenarında, ailecek çekirdek yiyip çayları yudumlamak kelimelerle anlatılmaz bir duyguydu.
Devam edecek…
VAN GÖLÜMÜZÜ TEMİZ TUTALIM…..
Yüreğinizin hep sıcacık kalması dileğimle…